3065 sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun 58. maddesinde, “Mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV, Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmez” hükmü yer almaktadır. Aynı şekilde 1 Seri No.lu KDV Genel Uygulama Tebliğinin "Verginin Gider Kaydedilemeyeceği" başlıklı (VI/B-1) bölümünde de, "Mükelleflerin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesapladıkları KDV gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilemez. Mükellefin mal ve hizmet alımları nedeniyle hesaplanan bu işlemlere ilişkin olarak alış vesikalarında gösterilen ve indirilebilecek KDV durumunda bulunan KDV de gider olarak kabul edilemez. Diğer yandan indirilemeyecek KDV nin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde işin mahiyetine göre gider ve maliyet unsuru olarak dikkate alınabileceği tabiidir” denilmektedir.
KDV Kanununda, işi bırakan mükelleflerin indirim konusu yapamadıkları KDV lerle ilgili olarak yapılacak işlem konusunda özel bir düzenleme bulunmamakla beraber, 1 Seri No.lu Genel Uygulama Tebliği bu konuda bir açık kapı bırakmıştır. Zaten, işi bırakan mükelleflerce yüklenilip indirilemeyen KDV, işi bırakma nedeniyle “İndirilemeyecek KDV” haline dönüşmekte olup, KDV Kanunu nun 58. maddesinden hareketle Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu yönünden gider olarak dikkate alınması gerekir. Aksi halde yüklenilip indirilemeyen ve işi bırakma nedeniyle de bir daha indirilmesi mümkün olmayan KDV nin, gider yazma yoluyla telafisine imkan sağlanmaması, işi bırakan mükellefleri nihai tüketici konumuna getirir ki, bu da KDV nin genel teorisine aykırıdır.
1- İndirim yöntemi, işi bırakan mükelleflerde indirilemeyen KDV sorununu çözememektedir
KDV Kanunu’nun 29-34. maddelerinde düzenlenen indirim yöntemine göre, mükelleflerin bir vergilendirme döneminde yüklendikleri KDV’yi, mal ve hizmet satışları üzerinden hesapladıkları KDV’den indirmeleri, yüklenilen vergilerin, hesaplanan KDV’den büyük olması halinde aradaki fark verginin indirilmek üzere sonraki dönemlere devredilmesi gerekmektedir. Ancak, işi bırakan mükelleflerin indiremedikleri KDV’yi işi bırakmaları nedeniyle indirilmek üzere sonraki dönem devretmeleri kanunen mümkün değildir. Dolayısıyla, indirim yönteminin, işi bırakan mükelleflerin indirilemeyen KDV sorununu çözmesi mümkün bulunmamaktadır.
2- İşi bırakan mükelleflere indiremedikleri KDV iade edilebilir mi?
İşi bırakan mükelleflerin yüklenip indiremedikleri KDV’nin, işi bırakma fiilinin KDV Kanunu’nda düzenlenen iade hakkı doğuran işlemler arasında sayılmaması nedeniyle iade edilmesi de mümkün bulunmamaktadır.
3- İşi bırakan mükellefler indiremedikleri KDV’leri doğrudan gider olarak dikkate alabilirler mi?
KDV Kanunu’nda, işi bırakan mükelleflerin indirim konusu yapamadıkları KDV’lerle ilgili olarak yapılacak işlem konusunda özel bir düzenleme bulunmamakla beraber, Kanunun 58. maddesinde, mükelleflerce indirilebilecek KDV’nin gider yazılamayacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, işi bırakan mükelleflerce yüklenilip indirilemeyen KDV, işi bırakma nedeniyle “İndirilemeyecek KDV” haline dönüşmekte olup, KDV Kanunu’nun 58. maddesinden hareketle GVK ve KVK yönünden gider olarak dikkate alınması gerekir.
Yüklenilip indirilemeyen ve işi bırakma nedeniyle de bir daha indirilmesi mümkün olmayan KDV’nin, gider yazma yoluyla telafisine olanak sağlanmaması, işi bırakan mükellefleri nihai tüketici konumuna getirir ki, bu da KDV’nin genel teorisine aykırıdır.
Bu konuda Maliye Bakanlığı da aynı görüşte olup, verdiği bazı Özelgelerin özetleri aşağıdadır:
• “Buna göre, tasfiye memuru olarak görevlendirildiğiniz Tasfiye halindeki ... Ltd. Şti. nce tasfiye sonuçlanıncaya kadar KDV beyannamesi verilmesi ve tasfiyenin sonuçlandığı dönemde işletmede yer alan mevcutların işletme kayıtlarından çıkarılması gerekmektedir. Tasfiye kapanış döneminde hala indirim yoluyla giderilemeyen KDV bulunması halinde bu verginin kurumlar vergisi uygulamasında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabileceği tabiidir.” (Ankara VDB 22/06/2011 Tarih ve B.07.1.GİB.4.06.18.02-32323-8114-449 Sayılı Özelgesi)
• “Tasfiyeye giren şirketinizin mevcutlarını işi terkten önce satış vb. yollarla tasfiye ettiği takdirde teslim bedeli üzerinden, mevcutlar tasfiye edilmemişse işletmeden çekiş göstererek emsal bedeli üzerinden KDV hesaplayıp beyan etmesi gerekmektedir. Hesaplanan bu vergilere rağmen indirilemeyen bir tutarın kalması halinde, söz konusu tutarın iadesi söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla, tasfiyeye giren şirketinizin tasfiye sonucunda devreden KDV sinin bulunması halinde indirim imkanı kalmayan bu tutarın, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.”(Sivas Defterdarlığı nın, 17.8.2011 tarih ve B.07.4.DEF.0.58.10.00-2010-2-12-5 sayılı Özelgesi)
• “Mükellefiyetin terkin edildiği tarih itibariyle indirim yoluyla giderilemeyen KDV ilgili dönem gelir ya da kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilecektir. Diğer taraftan, devreden vergilerin gider yazılabilmesi ile ilgili bu uygulama sadece faaliyeti bırakan mükellefler için geçerlidir. Faaliyetin devamı süresince devreden vergilerin gider veya maliyet olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı tabiidir.” (İstanbul VDB nin, 27.08.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.58-1443 sayılı Özelgesi)
• “Diğer taraftan, devreden vergilerin gider yazılabilmesi ile ilgili bu uygulama sadece faaliyeti bırakan mükellefler için geçerlidir. Faaliyetin devamı süresince devreden vergilerin gider veya maliyet olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı tabiidir.” (İstanbul VDB nin, 25.10.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01- KDV.29-1875 sayılı Özelgesi)
• “31.08.2010 tarihinde işi bırakmanız nedeniyle yüklendiğiniz ve indirim yoluyla gideremediğiniz KDV yi 2010 yılı gelir vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate almanız mümkün bulunmaktadır.” (GİB. Balıkesir VDB nin, 26.10.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.10.15.01-KDV-2010/107-1308/-107 sayılı Özelgesi)
• “ Öte yandan, iadesi talep edilen tutar düşüldükten sonra kalan devreden vergi tutarının, gelir vergisi matrahının tespitinde işin mahiyetine göre gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabileceği tabiidir.” (Denizli VDB 15/11/2011 Tarih ve B.07.1.GİB.4.20.15.01-40-MUK-2010-164-402 Sayılı Özelgesi).
• “Yukarıdaki açıklamalar kapsamında; mükellefiyetinizin sona ermesi nedeniyle üzerinizde kalan ve indirim yoluyla giderilemeyen (sonraki döneme devrolunan) katma değer vergisinin; indirilemeyen söz konusu vergilerin KDV Kanununun 58 inci maddesi uyarınca kurumlar vergisi matrahınızın tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınabilmesi mümkün bulunmaktadır.” (Ankara VDB 27/01/2012 Tarih, B.07.1.GİB.4.06.17.01-130 [2011-4-29-15]-128 Sayılı Özelgesi)
Ancak bütün bunlara rağmen, T.C. Danıştay Dördüncü Dairesi işyerini kapatan ve indirilemeyen katma değer vergilerini gider yazarak muhasebeleştiren bir mükellefin bu işlemini kabul etmeyen vergi dairesi uygulamasına karşı açılan davada şu ana kadar verilen bütün özelgeleri yok sayan bir hüküm vermiştir (Esas No : 2014 Karar No : /8443 2015/3323) Yüksek mahkeme savunmanın mükellefiyetin sona ermesi sonucu indirilemeyen katma değer vergilerinin gider olarak yazılabileceğine ilişkin özelgelerin bulunduğu ve uygulamanın bu yönde olduğu açıklamalarına rağmen, özelgeleri dikkate almamış ve Katma değer Vergisi Kanunu nun 58 inci maddesinde indirilecek katma değer vergilerinin gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmeyeceğine ilişkin açık hüküm bulunmasını gerekçe göstererek bu vergilerin gider yazılamayacağına hükmeden Vergi Mahkemesi kararını yerinde bulmuştur. (Danıştay Dergisi, Yıl:2015 Sayı : 140, s. 313-314. http://www.danistay.gov.tr/upload/yayinlar/20_10_2016_014847.pdf).
İşin doğrusu, davaya konu Ankara Başkent Vergi Dairesinin o tarihlerde idarenin bu konudaki görüşü tam oluşmadığı için 2010 yılında işyeri kapanan mükellefin indirilemeyen KDV sini gider yazmasını kabul etmemesini ve bu giderlerin reddiyle ortaya çıkan gelir üzerinden gelir vergisi, geçici vergi ve vergi ziya cezası salmasını anlamak mümkün ise de, Vergi Mahkemesi ve Danıştay ın 2011 ve sonrası tarihlerde farklı vergi idareleri tarafından verilen özelgeleri kanunun açık hükmüne aykırı görerek dikkate almaması da ilginç bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.
KAYNAKLAR;