Hangisi daha ağır suç?
Mevcut yasaya göre ikincisi tabi ki.
Ama gerçekten öyle mi olmalı?
Herhangi bir belgeye dayanmaksızın yasal deftere herhangi bir gider yazmak ve bu gideri ilgili dönem beyanlarına aktarmak vergi zıyaı suçunu oluşturuyor, biliyorsunuz.
Ama 213 s. VUK’un 344. maddesinin birinci fıkrası hükmü kapsamında, yani zıyaa uğratılan vergi tutarı üzerinden bir kat ceza kesilecek şekilde.
Aynen yapılan satış için fatura kesilmemesi ya da fatura kesildiği halde bunların yasal defter ve/veya beyanlara ‘hasılat’ olarak dahil edilmemesinde olduğu gibi bir kat vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiriyor sadece, bu fiil de.
Kaçakçılık sayılmıyor yani vergi kaybına sebebiyet veren bu fiil.
Hapis cezası da yok tabi.
Sahte fatura kullanmada ise durum farklı.
Bu durumda mükellef, hakkında yazılan Vergi İnceleme Raporunda, bunları, sahte olduklarını bilmeden kullandığı kanaat ve sonucuna varılmadıysa şayet yanıyor demektir.
Zira kendisine uygulanan müeyyide;
Mevcut yasa hükmü böyle..
..Ama olması gereken hakkaniyetli durum gerçekten bu mu?
Asıl sorun burada…
Bu arada, kanunların, gerçek ve tüzel kişilerce işlenen fillere kamu düzenini -ki burada ‘mali düzen’desek de olur- ihlal ettikleri duruma ve bu ihlalin şiddetine göre ceza öngörmesinin esas olduğunu biliyoruz.
O halde bahsettiğimiz bu iki fiilden hangisi mali düzeni daha çok sarsıyor.
Belgesiz gider yazmak mı yoksa sahte fatura kullanmak mı?
Eskiden belgesiz gider yazmanın İdarece ortaya çıkarılması çok daha zordu.
Ama durum böyle değil artık.
Bir kere, her iki fiilin de, bunları işleyenlerin dışındaki başka vergi mükelleflerinin vergi kaçırmalarına herhangi bir biçimde etki etmesi söz konusu değil.
Yani her iki halde de mükellefler, işledikleri bu fillerle sadece kendi vergilerinin kayba uğramasına sebep oluyorlar.
Bu bir.
İkincisi ise;
Özellikle Ba-Bs uygulamasının geçerli olduğu..
Vergi mükelleflerinin birbirlerinden olan, belli tutarların üzerindeki alış ve satışlarını karşılıklı olarak her ay Maliye’ye bildirdikleri..
Sahte belge düzenleyicisi oldukları tespit edilen firmalarla ilgili bilgilerin İdari birimlerin hizmetindeki gelişmiş veri tabanlarında yekdiğerinin kullanımına açıldığı bugünkü sistemde..
Sahte belge kullanmanın İdarece ortaya çıkarılması, bugün artık, herhangi bir belgeye dayanmaksızın gider yazılmasından, hele ki hiç fatura düzenlenmemesinden çok daha kolay hale gelmiştir.
İşin ehli kişiler bilirler; karşılıksız gider yazma durumlarının tespiti, ancak mükelleflerce zamanında deftere kaydedilmiş tüm gider ve masraf kalemlerinin ilgili faturalar itibariyle klasör klasör, yaprak yaprak teker teker kontrol edilmesiyle mümkün olabilir.
Pratikte bunun mümkün olup olmadığından emin değilim.
Vergi inceleme oranı malum…
Ez kaza incelemeye tabi tutulan, bu suçu işlemiş birinin zamanında defter ve beyanlarına dahil ettiği faturasız giderler didik didik kontrol edilecek de bu gibi durumlar tespit edilecek…
İhtimal içinde ihtimal.
Zamanında faturasız olarak gerçekleşmiş satış işlemlerinin sonraki yıllarda tespit edilmesi ise, ihbar ve benzeri çok nadir karşılaşılabilen durumlarda elde edilen harici doneler dışında, İdarece tespit edilmesi tamamen imkansız gibidir.
Sahte fatura kullanma öyle değil ama.
Bugün için artık; mükellef nezdinde ‘konvansiyonel’ diyebileceğimiz eski geleneksel yollarla gerçekleştirilen herhangi bir inceleme yapılmasına ihtiyaç duyulmadan, sadece Ba-Bs benzeri elektronik sistemlerin sunmuş olduğu çapraz analizler sayesinde, kimlerin sahte belge düzenleyicisi olabilecekleri hakkında, bu kimselerin bu amaçla incelemeye sevk edilmelerine yetecek derecede güçlü karinelere ulaşılması ve hele ki sahte belge oldukları önceden yazılmış Vergi tekniği Raporlarıyla tespit edilmiş olan belgelerin kimler tarafından kullanıldığının tespiti son derece kolaylaşmış durumdadır.
Üstelik dediğimiz gibi, bütün bu değerli verilere mükelleflerin elindeki defter ve belgelere bakılmasına gerek duyulmadan ulaşılabiliyor.
Hatta buradaki işleyiş tersine oluyor.
Yani işleyiş, önce inceleme daha sonra sahte faturaların mükellefçe kullanılıp kullanılmadığının tespiti şeklinde değil; mükellefler, sözünü ettiğimiz elektronik sistemlerle yapılan çapraz kontrollerle sahte oldukları tespit edilen ya da öyle oldukları değerlendirilen faturalarla ilgili olarak incelemeye tabi tutularak haklarında gerekli sonuca ulaşılıyor.
Ama tespiti eskisine nazaran çok daha kolaylaşmış olmasına rağmen; özellikle bu filleri kasten işledikleri kanaatine varılanlar hakkında hala vergi kaçakçılığı yapmakla itham edilerek son derece ağır müeyyidelere muhatap kılındığını görüyoruz.
Hukukun genel prensibi gereği, kaçırılan verginin devletçe tespit edilmesindeki zorluk derecesi arttıkça cezasının da ona göre ağırlaşması gerekmiyor mu hâlbuki?
VUK 359’daki, kasıtlı işlendiği varsayıldığı için ‘vergi kaçakçılığı’ olarak nitelendirilen suç fiillerinin mantığı bu değil midir?
Bu konuda bir milat sayılan Ba-Bs uygulaması öncesindeki dönemde bu şekildeki ceza rejimi normaldi.
Çünkü o zamanlar, mükelleflerin beyanlarının doğruluğunu test etmek için, İdarenin elinde genellikle sadece defter, belge ve beyan incelemesi gibi bugünkülere nazaran sınırlı bir etkiye sahip çeşitli enstrümanlar vardı ve bu nedenle; tespiti, mükelleflerin ‘sehven’ gerçekleştirdiklerini bile iddia edebilecekleri faturasız gider yazma fiiline nazaran daha zor bir davranış olan gerçek dışı fatura kullanma fiilinin ‘kaçakçılık suçu’ kapsamında değerlendirilmiş olması o zaman için normal idi.
Ama bugün durum böyle değil.
İdarenin elindeki teknik alt yapı donanımlarıyla sahip olduğu sair imkân ve kabiliyetler başta olmak üzere, bu alanda köprünün altında çok suların geçtiğini hepimiz biliyoruz.
**
Bu nedenle, bu aralar resmi ağızlardan, gerek köklü bir reformdan geçirileceği deklare edilen Vergi Usul Kanunu kapsamında yapılabilecek düzenlemeler kapsamında yapılacak çalışmalarda, gerekse, adı geçen Kanunun mevcut 359. maddesinde düzenlenmekte olan kaçakçılık fiil ve suçlarıyla diğer vergi suç ve cezaları konusunun yeniden ele alınması noktasında bu hususun göz önünde bulundurulmasında fayda mülahaza ediyoruz.
Abdulmenaf YAKUT